17 Aralık 2010 Cuma

şeb-i aruz

ŞEB-İ ARUZ (Düğün Gecesi)
17 Aralık 1273 günü Mevlana’nın vuslat yıldönümüdür, her yıl 17 Aralık günü kutlanmaktadır.  Bugün Mevlana’nın dostuna kavuştuğu, ebedi vuslata erdiği bir gündür. Mevlana “Bu yanda ölümdür ama o yanda doğumdur” der . Bu "vuslat" zevki içinde Mevlâna, ölüm gününü bir gam, bir üzüntü günü olarak değil, bir zevk ve neş'e günü olarak kabul eder.

MEVLANA
 Mevlana 30 Eylül 1207 günü bugünkü Afganistan’da bulunan Belh kentinde doğmuştur. Asıl adı Muhammed Celaleddin’dir. Rumi ve Mevlana ismi sonradan verilmiştir. Rumi Anadolu demektir, Mevlana ise efendimiz manasındadır. Annesi Mümine Hatun babası ise Muhammed Bahaeddin Veled’dir. Sultanul Ulema (Alemlerin Sultanı) ünvanıdır. Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. İlk olarak Nişabur’a uğrarlar, Bağdat, Kabe, Şam, Malatya, Erzincan oradanda Karaman’a gidilir. Mevlana burada Semerkantlı hoca Şerafettin Lala’nın kızı Gevher Banu ile 18 yaşında evlenir. Sultan veled ve Alaeddin  Çelebi isimli iki oğlu olur. Gevher hatunu kaybeden Mevlana Kerra Hatun’la evlenir üç çocuğu olur. Muzaffereddin, Emir Alim Çelebi ve          Melika Hatun.

Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat,Sultanul Ulema’yı başkent Konya’ya davet eder. Sultanul Ulemayı kaybettikten sonra müridleri ve talebeleri Mevlanayı varis olarak görürler. Mevlana Şemsi Tebrizi ile tanışır, Şems Mevlana’ya güzelliğini gösteren bir ayna olur, onu ateşler, ama o ateş içinde kendiside kaybolur. Bu beraberlik uzun sürmez ve Şems ölür. arada Mesnevi yazılır. Mevlana aniden hastalanır ve yatağa düşer, ziyaretçilerine seslenişi ise şöyle olur.

"Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız. Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir." MEVLANA

Mevlananın tasavvufunda aşk vardır, Aşk ise Allah’ın vasıflarındandır.

Mevlana son zamanlarda söylediği gazelinde;
Öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi var sanma...
Benim için ağlama, yazık, vah vah deme;
Şeytanın tuzağına düşersen, o zaman eyvah demenin sırasıdır,
Cenâzemi gördüğün zaman firâk, ayrılık deme,
Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır,
Beni toprağa verdikleri zaman, elvedâ elvedâ demeye kalkışma,
Mezar, cennet topluluğunun perdesidir.
Batmayı gördün değil mi? Doğmayı da seyret, güneşle aya gurûbdan hiç ziyân gelir mi?
Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun?

Hangi kova kuyuya salındı da dolu dolu çıkmadı? Can Yusuf’u ne diye kuyuda feryad etsin?
Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç.
Zîrâ senin Hayy u Hû’yun, mekânsızlık âleminin fezâsındadır.


http://fizy.com/#s/1lu22k

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder