31 Ocak 2011 Pazartesi

Ferrarisini Satan Bilge - Robın S. Sharma


Aşağıda kitabın iki özetini göreceksiniz internetten alıntı yaptım. Kitabı okumayı bugün bitirdim üzerinede bu iki özeti okuyunca taşlar yerine iyice oturdu. Kişisel Gelişim alanında okuduğum ilk kitap ve doğru bir seçim yapmışım. Çok akıcı bir üslupla yazıldığını söyleyemeyeceğim ama anlaşılır dille yazılmış sürekli kitap okurları için basit bile gelebilir bu üslup :))



ÖZET -1
Julian Mantle, elli yaşlarında ve ülkenin en ünlü avukatlarından biridir. Mesleğinde çok başarılı olan Julian, hayatta sahip olunabilecek her şeye de sahiptir: Kariyer, şöhret, para, özel bir jet, ada ve kırmızı bir Ferrari. Julian sürekli çalışmakta ama sağlığına hiç dikkat etmemektedir. Yoğun iş temposu nedeniyle bir duruşma sırasında kalp krizi geçirir. İşte bu hastalık Julian’ın tüm hayatını değiştirecektir. Hastanede gördüğü tedavinin tamamlanmasından sonra ortadan kaybolur. Sahip olduğu her şeyi hatta çok sevdiği Ferrari’sini bile satmış ve Hindistan seyahatine çıkmıştır.

Julian Mantle üç yıllık bir sürenin ardından yakın arkadaşı John’un ofisinin kapısını çalar. John gözlerine inanamaz. Julian, zihnen ve bedenen çok büyük değişiklikler geçirmiş, mutlu, sağlıklı ve enerji dolu bir insan olmuştur. Sanki otuz yaşlarında gibidir. Julian üç yıl boyunca yaşadıklarını arkadaşına anlatır:


Julian Mantle, Hindistan’da Himalayalar’da yaşayan Sivana Bilgeleriyle tanışmak için zorlu bir yolculuk yapar. Bu yolculuğunun sonunda elindeki sepette çiçekler olan bir adamla karşılaşır. Bu Sivana Bilgeleri ile ilk karşılaşmasıdır. Bilgeye başından geçenleri anlatır. Bu bilge adamın adı Yogi Raman’dır ve Julian’ın hayatının değişmesini sağlayacaktır. Yogi Raman, Julian’ı köyüne götürür ve diğer bilgelerle tanıştırır. Julian üç yıl boyunca bilgelerin yaşamına uyum sağlar ve onlar gibi yaşar.

Yogi Raman Julian’a bir hikâye anlatır. Bu hikayede aydınlanmış bir yaşama ulaşmanın yedi erdemi anlatılmaktadır: Muhteşem verimli ve yeşil bir bahçede oturuyorsun. Bahçenin ortasında altı kat yüksekliğinde bir deniz feneri var. Biraz sonra fenerin giriş kapısı açılır ve içeriye bir Japon sumo güreşçisi girer. Belinde pembe bir kordon vardır. Sumo güreşçisi yerde duran altın bir kronometrenin üzerine basarak kayar ve düşer. Kendinden geçtikten sonra orada açan sarı güllerin kokusuyla kendine gelir. Enerjisini toplayarak ayağa kalkar. Bahçenin en uzak köşesinde milyonlarca parlak elmas kaplı bir patika bulunmaktadır. Patikadan yürümeye başlar ve bu yol onu tükenmeyen sevinç ve sonsuz mutluluk yoluna götürür.
Hikayede geçen bahçe, fener kulesi, sumo güreşçisi, pembe kuşak, kronometre, güller ve patika aydınlanmış bir yaşam için gerekli yedi erdemi ifade etmektedir.

Bahçe: Hikayedeki bahçe insanın zihnini temsil etmektedir. İnsanın zihni bir bahçe gibidir, bir bahçe ne kadar bakımlı ise o kadar verimlidir. Bu bahçede zararlı otların yetişmesine fırsat vermemeliyiz. Bahçemizi kirletecek kaygıları zihnimizden uzaklaştırmak gerekir. Yaşam kalitemizi zihnimizdeki düşünceler belirler. Karşımıza çıkacak her engel kişisel gelişim için bir fırsattır.

Deniz Feneri: Yaşamımızda bir amacımız olmalıdır. Deniz feneri bu amacı simgelemektedir. Hayatımızdaki kişisel, mesleki ve zihinsel hedefleri belirlemek ve onları gerçekleştirmek sürekli çabalamak bir tatmin sağlayacaktır. Belirlediğimiz hedefleri gerçekleştirmek için gerekli cesarete sahip olmalıyız.

Sumo Güreşçisi: Belirlediğimiz hedeflere ulaşmak için gerekli olan gücü, disiplini ve kararlılığı temsil etmektedir.

Pembe Kordon: Disiplinli yaşamın sembolüdür. Pembe kordon, birbiri üzerine örülmüş küçük tel parçalarından oluşmaktadır. Bunlar tek başına hiçbir anlam ifade etmez. Yaşamımızın her alanındaki eylemlerimiz ile kişisel disiplinimiz gelişir ve tıpkı pembe kordon gibi sağlamlaşır. İç disiplinimizi geliştirmek yaşantımızın daha kaliteli olmasını sağlar.

Kronometre: Zamanı temsil etmektedir. Zaman, insanın sahip olduğu en değerli şeylerden biridir. Zamanımızı kontrol etmek, önceliklerimizi belirlemek ve dengeli planlamak kaliteli bir yaşam için çok önemlidir. Zamanı kontrol etmek yaşamı kontrol etmektir. Zaman geri dönüşümü olmayan tek kaynaktır.

Sarı Güller: Etrafına güzel kokular veren güller gibi hiç bir karşılık beklemeden başka insanlara yardımcı olmalıyız. Başkalarının yaşamlarını yüceltmek, kendi yaşamımızı da yüceltir.

Elmas Kaplı Patika: Yaşadığımız anı temsil etmektedir. Gelecek kaygılarını bir kenara bırakarak, her günü sanki son günümüz gibi yaşamalıyız.
Kişisel gelişim yolunda, ışık saçan yaşamın on ritüeli olarak adlandırılan ilkeler ise şunlardır:

Yalnızlık Ritüeli: Her gün aynı saatlerde yalnız kalarak ruhu dinlendirmek insana iç huzur, iç sessizlik, derin iyilik hali ve sınırsız enerji gibi faydalar sağlar, günün gerginliğinin atılmasına yardımcı olur.

Fiziksel Ritüel: Bedenimizi egzersizlerle beslemek, vücudun kendi doğal canlılığına dönmesini sağlar.

Yaşam Gıdası Ritüeli: Doğal gıdalarla, taze sebze, meyve ve tahıllarla beslenmek, vücudun sağlıklı ve dinç olmasını sağlar.

Bereketli Bilgi Ritüeli: İnsan hayatı boyunca öğrenmeli ve öğrendiklerini kendisinin ve çevredekilerin iyiliğini esas alarak geliştirmelidir. Düzenli okumak bunun için en iyi yöntemdir.

Kendin Hakkında Düşünme Ritüeli: Biten her günün sonunda tüm davranışlarımızı gözden geçirmeliyiz.

Erken Uyanma Ritüeli: Normal ve sağlıklı bir insan için altı saat uyku yeterlidir. Güneşin doğuşunu izlemek, kişinin yaşam enerjisini ortaya çıkarır. Duygusal ve fiziksel canlılığını tazeler. Uykunun süresinden ziyade kalitesi önemlidir. Kesintisiz altı saatlik uyku yeterlidir.

Müzik Ritüeli: Müzik ruhun gıdasıdır. Her gün mutlaka müzik dinlemek için zaman ayırmalıyız. İnsanı motive eden en iyi araçlardan birisi müziktir.
Sözcükleri Tekrarlama Ritüeli: Kelimeler insan zihnî için güçlü etkilere sahiptirler.

Ahenkli Karakter Ritüeli: İnsanın her gün artan biçimde kendisini geliştirmesi gerekir. Yaptıklarımız alışkanlıklarımızı oluşturur. Alışkanlıklar ise hayatımızı yönlendirir.

Sadelik Ritüeli: Hayatımızın önceliklerine, önemli ve anlamlı şeylere odaklanarak yaşamımızı sadeleştirmeliyiz.
 
ÖZET - 2
Bir düşünce ekersin, bir eylem biçersin.
Bir eylem ekersin, alışkanlık biçersin.
Bir alışkanlık ekersin, karakterini biçersin.
Bir karakter ekersin, kaderini biçersin…

Kitap; 2005 yılında basılmış ve 199 sayfadan oluşmaktadır. Yazar Robin Sharma’nın; liderlik, seçkin performans ve kişisel büyüme konularında çalışmaları bulunmaktadır. Kırk yaşındaki yazarın yedi kitabı mevcuttur. Aynı zamanda hukukçu olan Sharma, başkanlık ve yöneticilik eğitim hizmetleri sunan Sharma uluslararası liderlik şirketinin başkanlığını yapmaktadır.

Kitap; kendini kontrol etme ustalığı kazanmak üzere akli, bedensel ve ruhsal eğitim çalışmalarına dair bilgiler vermekte, yaşamın anlamı, daha canlı, yaratıcı ve doyurucu bir yaşam sürmek için teknikler içermektedir. Kitapta, “Aydınlanmış yaşamın yedi erdemi anlatılmaktadır. Bu erdemlere ulaşma teknikleri öğretilmektedir. On üç bölümün her biri anlatılan içeriğe göre adlandırılmıştır.

Ferrarisini satan bilge olarak anlatılan Julian, ülkenin en seçkin dava avukatıdır. Çoğu kimsenin sadece düşleyebileceği her şeyi elde etmiştir; mesleki şöhreti, milyonlarca dolarlık banka hesapları, en pahalı semtte olağanüstü bir malikanesi, özel bir jet, tropikal bir ada ve bir ferrari marka otomobili vardır.

Bilgeye dönüşen ünlü avukat günde 18 saat çalışan, aile ilişkileri bozulmuş, çokça alkol alan 50 yaşında olmasına rağmen çok daha yaşlı görünen biridir.

Bir duruşma sırasında kalp krizi geçirdikten sonra Hindistan seyahatine gitmiştir. Bu arada işine son vermiş, malikanesini, adasını ve jetini elden çıkarmıştır. Hatta Ferrari’sini bile satmıştır.

Üç yıl sonra zihnen ve bedenen inanılmaz bir değişim göstererek geri dönen ünlü dava avukatı; Himalayaların eteklerindeki Sivana “aydınlanma vahası”nda yaşayan Hint yogileri ile tanışarak edindiği “aydınlanmış yaşamın kadim ilkeleri”ni en yakın arkadaşı ile paylaşmaktadır.

Yazara göre, aydınlanmış bir yaşama ermenin yedi erdemi vardır. Bunlar; zihnin kontrolünün ele alınması, amaca sadık kalınması, kendini kontrol etmek, disiplinli yaşamak, zamana saygı göstermek, çıkar gözetmeksizin başkalarına yardım etmek ve anı kucaklamaktır.

Söz konusu erdemlere ulaşmak için çeşitli zaman ve sürelerde uygulanması gereken teknikler vardır.

Birinci erdem “zihninizin kontrolünü ele alın”dır. Zihni geliştirmenin beklentilerin ötesinde meyve vereceği, yaşam kalitesini düşüncelerin kalitesi belirlediği, hata yoktur, sadece dersler vardır. Engelleri kişisel gelişim ve tüm yönleriyle zenginleşme için fırsat olarak görün.

Bahçe; aklı temsil etmektedir. Zihnine özen gösterir, besleyip güçlendirirsen tıpkı verimli bir bahçe gibi beklentilerinin üzerinde çiçekler açacaktır. Yabancı otların kök salmasına izin verirsen kalıcı huzur ve iç dengen senden hep uzaklaşacaktır.
İkinci erdem “amacınıza sadık kalın”dır. Yaşamın amacı, amacı olan bir yaşamdır. Yaşamdaki görevinizi keşfetmeniz ve sonra da onu gerçekleştirmeniz sürekli tatmini getirir. Açıkça tanımlanmış kişisel, mesleki ve zihinsel hedefler belirleyin ve sonra da onları gerçekleştirme cesaretine sahip olun.

Fener kulesi, yaşamının her yönü için tanımlanmış öncelikler ve hedefler, deniz fenerininkine benzer bir rol oynayanarak sana denizde hava bozduğunda kılavuzluk eder ve sığınak olur. Yaşamın amacı, amacı olan yaşamdır.
Üçüncü erdem “Kaizen’i uygulayın”dır. Kendini kontrol etmek yaşam ustalığının DNA’sıdır. Dışarıda başarı içeride başlar. Aydınlanma zihnin bedenin ve ruhun sürekli geliştirilmesiyle elde edilir.

Sumo Güreşçisi, hedeflerine ulaşmak için gerekli olan gücü, disiplini ve kararlılığı anlatmaktadır. Yeteneklerine ve ruhuna inancını güçlendirmek için zihnini eğitmek, vücuduna özen göstermek ve ruhunu beslemelisin. Cesaret, diğerlerinin başarısız olduğu yerde vazgeçmeme iradesidir.
Dördüncü erdem “disiplinli yaşa”dır. Disiplin sürekli küçük cesurca davranışlarla inşa edilir. Kişisel disiplin tohumunu ne kadar beslersen o kadar olgunlaşır. Düşlerin tamamıyla gerçekleştirildiği bir yaşam için irade gücü şarttır.

Pembe kordon, disiplini simgeler. Sumo güreşçisinin belindeki kordonunun yapısı birbiri üzerine örülmüş küçük ince tellerden oluşmaktadır. Tek başına bunlar zayıf ve dayanıksızdır. Kişisel disiplin erdemine ulaşmak için yaptığımız küçük eylemler birbirine eklenerek alışkanlıklar haline gelir. Kordonun yapısı gibi güçlenir. İrade gücü ve iç disiplini güçlü karaktere sahip olan kişiler harika yaşamları olan kişilerdir.
Beşinci erdem “zamana saygı göster”dir. Zaman en değerli varlığındır ve asla geri dönmez. Önceliklerine odaklan ve dengeyi koru. Yaşamını sadeleştir.

Kronometre, En değerli varlığımız olan zamanı simgeler. İyi planlanmış zaman iyi düzenlenmiş bir zihnin en kesin işaretidir. Çoğu kimse gerçekten neyi istediğini ve bunu nasıl elde edeceğini anladığında artık çok geç olmuştur. Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse deyişi bunu çok iyi ifade eder. Zamanı kontrol etmek yaşamı kontrol etmektir. Zaman geri dönüşümü olmayan tek kaynaktır.
Altıncı erdem “çıkar gözetmeksizin başkalarına yardım et”tir. Yaşam kaliten sonuçta yaşama yaptığın katkıyla belirlenir. Her gününe kutsallık kat, vermek için yaşa. Başkalarının yaşamlarını yüceltmekle, kendi yaşamın en üst boyuta erişir.

Güzel kokulu güller, Başkalarının yaşamlarını iyileştirmek için çalışırsan, bu süreç içinde kendi yaşamını da iyileştirirsin prensibini anlatıyor. Üzerinde düşünmeden iyilik yapma alışkanlığı yaşamını daha anlamlı hale getirir.
Yedinci erdem “anı kucakla”dır. Anı yaşa. İçinde bulunduğun anın armağanlarının tadını çıkar. Kazanım için mutluluğu asla feda etme. Yolculuğun tadını çıkar ve her günü son gününmüş gibi yaşa. İlkelerine dayanmaktadır.

Patika, Yaşanılan anı temsil etmektedir. Şu anda yürünen yolun, hazinelerle dolu olduğu anlatılmaktadır. Her gününü son günün gibi yaşaman gerekir. Uyandığında bugünün son günün olduğunu düşünerek ne yapardım sorusunu kendine sorduğunda, ailene, iş arkadaşlarına, tanımadığın insanlara nasıl davranacağını düşün, günlerinin enerji ile dolu olduğunu göreceksin. Asla geçmişin esiri değil, geleceğin mimarı olmalısın. Zamanı erken yaşlardan itibaren akıllıca kullananlar tamamen doyuma ulaştıkları bir yaşamla ödüllendirilirler.

Yapabileceğin en soylu davranış başkalarına bir şeyler verebilmektir. Vereceklerin ister zamanın, ister enerjin veya trafikte diğer bir araca yol vermen olabilir. Yaşam kaliten yaşama yaptığın katkıyla belirlenecektir. Başkalarının yaşamlarını yüceltmekle, kendi yaşamın en üst boyutlara erişir. Gülmeyi unutma, gülen insan mutludur. Sahip oldukların için şükret. Göreceksin yaşam sana her gün güzel armağanlar getirecek.

Kitapta okuyucuya verilmek istenen ana düşünce; hayatımızda maddi değerleri ön planda tutarak aslında bizim için önemli olan manevi değerleri ,ailemizi, sevdiklerimizi ihmal etmememiz ve bir gün geriye dönüp baktığımızda keşke dememek için önceliklerimizi iyi belirlememiz gerektiğidir.

15 Ocak 2011 Cumartesi

eyvah eyvah 2

Heyecanla beklediğim bir filmi daha izlemiş olmanın mutluluğu içindeyim hemde benim tarzıma hitap eden bir film, romantik komedi :)) Filme girmeden önce bu kadar güleceğimi tahmin etmiyordum, salon olarak koptuk tüm film boyunca. 1'inde de çok beğenmiştim ama ikincisinde ayrı bir hava var, oyuncular daha çok oturmuşlar kimliklerine. özellikle Demet Akbağ'ı çok başarılı buldum, Ata Demirer'de hakkını vermiş.

Ailece izlenecek harika bir film, çoluğu çocuğu toplayan gitmeli, hem şiddetten uzak hemde yok denecek kadar az küfür içeren bir film. Bu zamanda ailece izlenecek bir komedi filmi bulmak gerçekten zor.

En koptuğum sahne ise komutanın kızına dönüp "çalgıcı karısı müjgan, müjgannn, müjgaaaaaaaannnn, müjgan" demesiydi, tabi bide arabayla çarptıkları köpeğe ilk yardım yapılması :)) karnıma ağrılar girdi gülmekten.

Komedi türünden hoşlanan herkese tavsiye ederim, küfürsüz bel altı espriler olmayan izlenecek bir film, özellikle film öncesinde bir eğlence merkezinde yerinizi ayırtın ki filmden çıkınca gidecek boş mekan aramayasınız :))

http://www.e-fizy.com/Demet-Akbag-Fasulye--2011-Remix--BPzrpFCnVyE.htm

6 Ocak 2011 Perşembe

kayıp gül

SERDAR ÖZKAN

Ağustos 1975'te doğan Serdar Özkan, ortaokul ve liseyi Robert Kolej'de okudu. Lisans eğitimi için Amerika'ya giderek, Lehigh Üniversitesi'nde İşletme ve Psikoloji eğitimi gördü. Halen İstanbul'da yaşayan Serdar Özkan 2002 yılından beri tüm zamanını roman yazarlığına ayırıyor.


KAYIP GÜL

Kayıp Gül, San Francisko'dan İstanbul'a uzanan bir yolculuk. Diana'nın kendini bulma çabaları. Hayatını kendi istediği gibi değilde başkalarının yön verdiği gibi yaşamaya çalışan, beğeni, övgü ve egolarıyla var olan Diana'nın öyküsü.

Diana San Francisko'da Hukuk öğrencisi. Yazar olmak istemesine rağmen çevrenin etkisiyle, daha başarılı gözükebilmek için Hukuk Fakültesi'ne girer. Diana Roma mitolojisinde Tanrıça anlamındadır ve arkadaşlarının övgüleriyle kendisini Tanrıça gibi hisseder. Asıl hikaye annesini kaybetmesiyle başlar. Annesi Diana'ya ölmeden önce bir mektup yazarak ikiz kardeşi Marry'i bulmasını ister. İkiz kardeşini bulma çabaları San Francisko'dan İstanbul'a kadar uzanır.  Güllerin ve düşlerin hikayesi...

İkiz kardeşi Marry'i ararken aslında farkında olmadan kendini buluyor Diana. Hayallerinin peşinden koşması gerektiğini öğreniyor.

Kayıp Gül Doğu ve Batı kültürlerini birleştiren bir kitap. Aynı zamanda Serdar Özkan'ın ilk kitabı olma özelliğini gösteriyor. Son zamanların en çok sevilerek okunan kitaplarından birisi.

1 Ocak 2011 Cumartesi

suç ve ceza

DOSTOYEVSKİ
1821 Moskova doğumlu olan Dostoyevski'nin asıl adı Fyodor Mihayloviç Dostoyevski'dir. Petersburg'da mühendislik okulunu bitirmiştir. Rus yazar hayatını kitap yazarak ve çeviri yaparak kazanmaktadır fakat genç liberallere katılmasıyla Sibirya'ya sürgüne gönderilir. Sürgün sonrasında tekrar Petersburg'a gelir fakat kumar tutkusu ve sara nöbetleri yüzünden zor günler geçirir. Ciğer kanaması yüzünden 1881 yılında ölür. Dünya edebiyatının en çok okunan yazarlarından biridir.

SUÇ VE CEZA KONUSU
Dostoyevski'nin Sibirya'da cezaevinden döndükten sonra yazdığı romandır. Kitabın kahramanı Rus Raskolnikov hukuk öğrencisidir. Maddi imkansızlıklar sonucu kaldığı odanın parasını dahi ödeyememiş, para bulmak için eşyalarını rehinci, ödeyemediği zaman faiz isteyen yaşlı bir kadına bırakıyordur.

Raskolnikovun kuramına göre; Dünyada'da yaşayan 2 tür insan vardır. Bunlardan 1.si basit insanlardır bunlar hayatlarını yasalara göre yaşarlar. 2.si ise üstün insanlardır, bunlar belli amaçları doğrultusunda herşeyi yapabilen, insanları öldürebilen kişilerdir.

Raskolnikov kendisini üstün insan olarak görür ve parasını almak için rehinci ve faizci yaşlı kadını öldürür. Bu sayede öğrenimin tamamlayacaktır. Fakat olaylar düşündüğü gibi gerçekleşmez ve kendi iç hesaplaşmasını yaşamaya başlar. Ev sahibinin kızı Sonia teslim olmasını ister ve Raskolnikov'da bu iç hesaplaşmalarına daha fazla dayanamayarak teslim olur.

Sibirya'ya sürgüne gönderilen Raskolnikov Sonia'nın sevgisiyle hayata bağlanır ve ateistlikten vazgeçerek inançlı bir insan olmaya karar verir.

"Ama bu yeni bir hikayenin başlangıcıdır. Bu, bir adamın kendi kendini buluşunun, yenileyişinin, yeniden dünyaya gelişinin hikayesidir. Onun önünde bilinmeyen bir hayat vardır. Bu yeni bir hikaye konusu olabilir. Ama şimdiye kadar anlattığımız bu hikaye artık bitmiştir."